13 Aralık 2017 Çarşamba

"Özlemek mi daha zor, yoksa özledim diyememek mi ?"

Özlersin. Bir şey, en ufak bir şey onu hatırlatır, özlersin. Bir şarkıda, bir şiirde bulur yine özlersin. Bir kitap kapağında, bir kitap kokusunda özlersin. Kitap gibi taze kokusunu, yıldızlar gibi parlayan gözlerini, gecelerini ay gibi parlatan gülüşünü özlersin. Ama bunları sıralayıp özledim diyemezsin. Hayatındaki yerini başkasına armağan etmiş bi kadına özledim diyemezsin. Başkasının gecelerini parlatan bi kadını özlersin, söyleyemezsin. Gözleri başkasına parlayan bi kadının kapısına özledim diye dayanamazsın. Özlemeye de dayanamazsın evet. Ama onun taze kitap kokusu başka ciğerlere doluyorsa, senin "özledim" çiçeklerin onun ciğerlerinde açmaz artık. Sen ciğerlerini çürütmüşsündür çektiğin dumanlarda. Ama varmaz dilin. Bir kelime hatırlatır sana onu, onun sana bir hitabını özlersin, onu özlediğin gibi, onu özlediğin kadar. Ama ona özledim diye hitap edemezsin artık. Özlemek ölmüş birinin toprağına çiçek dikmek ise, özledim diyememek ; nefes alıp öldüğünü hissetmektir, ölümü ciğerlerinde yüreğinde tadıp, o kara toprağa giremeden yaşamak zorunda kalmaktır. Özlemek yanmaktır. Ama özledim diyememek bütün şehri yakıp onun penceresine doğamamaktır. Söylemiştim : "yanmaktan korkumuz yok, lakin ateş bile haddini aşmamalı." İşte ateş orda haddini aşmaz. Yanarsın, şehri, herkesi, her şeyi yakarsın, ama bu ateş ona dokunmaz. Bu senin yüreğine dokunur. Ama ona dokunmaz ateş, sevdadır o, sevdaya haddini aşmaz koskoca ateş. Dokunsa kül edecek ama penceresine bile değmez tek bir kıvılcımı, sen her kıvılcımda ayrı ayrı yanarken, denizlerin her damlasında boğulurken, o, denizlerde yüzer, bazen dalar, bakar sana, ama nefesi yetmez, çıkar yine su yüzüne.


-Burak Karaçam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder